Artan Yaşam Maliyetinde Sosyal İşletmelerde Yönümüzü Bulmak
Grup programı - 4 çevrimiçi oturum
Artan iş ve yaşam maliyetleri, ekonomik zorluklar, enflasyon ve sosyal değişim için çalışmaya devam etmek
Bu grup programı artan iş ve yaşam maaliyetinde faaliyetine devam eden sosyal girişimlerin (iktisadi işletmesi olan STKlar, kooperatif ve şirket tüzel kişiliklerine sahip sosyal işletmeler)
karar alma, iletişim, işbirliği ve iyi olma hali odağında konuşacağı güvenli ve destekleyici bir paylaşım ve birlikte öğrenme alanı olarak tasarlandı.
4 çevrimiçi oturumda, bir aradayız.
70: 20: 10 Modeli - Dönüştürücü bir gelişme ve öğrenme alanı
Bireylerin bilgilerinin
-
%70'ini işle ilgili deneyimlerden, deneysel öğrenme ve gerçek hayattaki pratiklerden ve zorlu görevlerden,
-
%20'sini başkalarıyla etkileşimlerinden ve geliştirici ilişkilerden,
-
%10'unu örgün eğitim, kurslar ve eğitimlerden elde ettiğini vurgulayan öğrenme ve gelişim modelidir. (*)
Yekpare Beraberce Grup Programları, sosyal girişimlerde görev alan farklı yaş grupları, sektörler ve deneyim seviyesindeki kişilerin iş deneyimiyle öğrenme, yaparak öğrenme, arkan öğrenmesi gibi farklı yaklaşımlarla bir arada beraberce öğreneceği programlardır.
Program, Türkiye'nin farklı bölgelerindeki katılımı teşvik etmek için çevrimiçi gerçekleşecektir.
Oturumlar
Birinci Oturum: Başlangıç ve Yönümüzü Bulmak, Artan Yaşam Maliyetinde Sağlıklı Kararlar Alabilmek
İkinci Oturum: Artan Yaşam Maliyetinde İletişimin Önemi
Üçüncü Oturum: Artan Yaşam Maliyetinde Radikal İşbirliği ve Etkiyi Büyütmek
Dördüncü Oturum: Artan Yaşam Maliyetinde Kendimizin ve Ekibimizin İyi Olma Hali
Bağlam
Sosyal işletmeler eşitsizlikleri azaltmak, kırılgan gruplara özel ürün ve servisler geliştirmek, sektörleri ve iş yapış şekillerini ya da politikaları dönüştürmek gibi farklı amaçlarla farklı sektörlerde faaliyet gösteren, ana amacı toplumsal, çevresel ve kültürel meseleler olan sosyal ekonomi aktörleri.
Türkiye’de sosyal işletmeler - diğer birçok işletme gibi - artan maliyetler, ekonomik zorluklar ve enflasyon konusunda endişeli günlerden geçiyor. 2024 yılına girdiğimiz dönemde endişelerin önemli ölçüde artmış olabileceğini öngörüyoruz. Bu durumun Türkiye’de yeni bir gündem olmadığını bilmekle birlikte sosyal işletmelerin geçtiğimiz yıllarda üst üste pek çok krizi (Covid-19 pandemisi ve yarattığı belirsizlikler, Şubat 2023’de yaşanan Kahramanmaraş Depremleri gibi) atlattığını ya da atlatamadığını; krizler döneminde kurulan sosyal işletmelerinse önemli deneyimler ve içgörüler elde ettiğini biliyoruz.
İş yapmanın artan maliyeti, sosyal işletmelerin ürün ve hizmetlerininin teslimatını, devamlılığını ve kurumsal sürdürülebilirliğini çeşitli karmaşık şekillerde etkileyebilir. Bu durumun hizmet maliyetlerinden ulaşıma, gıdaya, yaşam ücreti ve maaşlara, ofis alanları, depolar ve tesislere, sigortalar ve işe alımla ilgili kararlara kadar farklı operasyonel etkileri olabilir.
Sosyal işletmeler, ticari işletmelere göre krizlerden farklı şekilde etkilenebilir ya da krizlere farklı şekilde tepki verebilir. Eşitsizliklerin, yoksulluğun ve ihtiyaçların arttığı dönemlerde sosyal işletmelerin ürün, hizmet ve desteklerine ihtiyaç ve talep artabilir. İhtiyaçların derinleşmesi ya da ihtiyaca sahip grupların sayısının artması ise sosyal işletmeler üzerindeki baskıyı artırabilir.
Ekonomik krizler ve zorlu dönemlerde, sosyal işletmeler klasik işletmelerle aynı şekilde karar almayabilir; çünkü karar alırken tek etmen ‘’finansallar’’ değildir. Finansalların yanı sıra işletmenin sosyal etki hedefleri, kararların faydalanıcı ve hedef gruplara yansıması, paydaşlarla ve müşterilerle ilişkiler, adil üretim ve fiyatlandırma, durumun ve kararların iletişimini sağlıklı şekilde yapabilmek gibi bir çok başka etmen devreye girer. Ticari işletmeler hızla maliyet azaltmaya, işten çıkarmalara ve sessizce fiyat yükseltmeye giderken sosyal işletmelerin önemli bir kısmı birçok nedenden dolayı bunu yapamayabilir.
Dolayısıyla içinde olduğumuz koşullar sosyal işletmeleri daha fazla etkiliyor olabilir. Durumun bu şekilde olduğunuz duyuyoruz ve seziyoruz ancak daha net tespit edebilmek için zamana ve veriye ihtiyacımız var. Bir yandan da uluslararası alandaki çalışmalarda sosyal girişimlerin kriz zamanlarında bir çok işletmeye göre daha dirençli olduğuna dair veriler de mevcut. Dirençliliğe sahip Türkiye’deki iyi örnekleri görmek, yeni dayanışma ve işbirliği pratiklerini takip etmek de gerekecek.